Şifremi Unuttum

7/25: Klimik Güz Okulu 2011, Konya – Olgularla Sorunlu İnfeksiyonlar

Derneğimizin 25. yaşını kutlarken 7/25 Etkinliği çerçevesinde İç Anadolu Bölgesi etkinliğini Konya’da gerçekleştirdik. Olgularla Sorunlu İnfeksiyonlar konusunun ele alındığı Güz Okulu etkinliğimizde mesleki bilgilerimiz güncellenirken, çok çeşitli uygarlıklara sahne olmuş, Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış Mevlana şehri Konya’daki zengin sosyal program da üyelerimizi etkiledi.

“Gel, gel…

Ne olursan ol, gel.

İster kafir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, gel…

Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.

Yüz kerre tövbeni bozmuş olsan da yine gel!..”

Hz. Mevlana

                      

Konya’daki sosyal programımıza Mevlana Müzesi ziyaretiyle başladık. Bugün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahı’nın yeri , Selçuklu Sarayı’nın Gül Bahçesi iken, Sultan Alaaddin Keykubat tarafından Mevlana’nın babası  Sultanü’l-Ulema Bahaeddin Veled’e hediye edilmiştir. Sultanü’l-Ulema, 12 Ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu, gül bahçesine yapılan ilk defindir.

 

Sultanü’l-Ulema’nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana’ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerdir. Mevlana cevaben, “Gök Kubbe’den daha iyi türbe mi olur?” diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince oğlu Sultan Veled, Mevlana’nın mezarının üzerine türbe yapılmasını kabul etmiştir. “Kubbe-i Hadra” (Yeşil Kubbe), Mimar Tebrizli Bedreddin’e yaptırılmıştır. Bu tarihten itibaren, 19. yüzyılın sonuna kadar inşai faaliyetler parçalar halinde devam etmiş, 1854 yılında Derviş Hücrelerinin yapımı ile tamamlanmıştır. Bu haliyle bu bina dünyanın müze olmaya en uygun binasıdır.

Mevlana Müzesi gezisinin ardından yöresel yemeklerin yendiği akşam yemeğiyle devam eden program, Semazenlerin etkileyici Sema gösterisiyle son buldu.

 

Ertesi gün dünyadaki en önemli arkeolojik alanlardan biri olan Çatalhöyük’ü ziyaret ettik.

 

1960’lardan bu yana sürdürülen kazılar sayesinde tahminen bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Cilalı Taş Devri yerleşim yeri gün ışığına çıkmıştır. Arkeologlar, höyükte kazdıkları binalarda göz alıcı duvar resimleri ve tarihi eserler ortaya çıkarmışlardır. Buradaki binaların en ilginç özelliği, evlerin zeminlerine gömülen pek çok mezarın varlığıdır. O dönemde, ölüler evlerin içlerine tabanların altlarına gömülürlerdi. Halk bu şekilde atalarına yakın olabildiklerini düşünüyordu. Evler yıkıldıkça eski evlerin üzerine yenilerini inşa etmişlerdir ve kent bir höyük şeklinde yükselmeye devam etmiştir.

 

Çatalhöyük evlerinin dikkat çeken bir diğer özelliği de duvarlardaki kabartmalar ve resimler. 7. katmadan çıkarılan, Konya Ovası’ndaki volkanik Hasan Dağı’nın patlamasını anlatan ve MÖ 6200 yılına ait olduğu düşünülen duvar resmi Guinness Rekorlar Kitabı’na “Tarihteki ilk manzara resmi” olarak geçmiştir.

 

Araştırmalara göre, ana tanrıça fikri de ilk kez Çatalhöyük’te doğmuştur. Kazılar esnasında bereketin simgesi, iri kalçalı ve göğüslü bir ana tanrıça heykeli çıkarılmıştır. Ayrıca toprak altından çıkarılan çeşitli kil mühürler de toplumda mülkiyet duygusunun olduğunun bir göstergesidir.

 

Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinden daha eski olan ve gerçek anlamda insanlık tarihine ışık tutan Çatalhöyük gezimiz son derece etkileyiciydi. Gezimiz kalabalık üye grubumuzla yediğimiz akşam yemeğiyle son buldu.

 

Okulumuzun son gününde, Selçuklu Tarihinde Gezinti adı altında, Prof. Dr. Osman Eravşar rehberliğinde Konya şehir turu yaptık. Turumuz esnasında Konya Alaaddin Camisi, İnce Minareli Medrese ve Karatay Medresesi’ni ziyaret ettik.

Tarihi eserleriyle bir açık hava müzesi görünümünde olan Konya’daki Klimik Güz Okulu 2011, hem mesleki açıdan, hem de kültürel açıdan son derece verimli bir etkinlik olarak hafızalara kazındı.

Özlem KARAKOÇ

 

Fotoğraf galerisi için tıklayınız.