Son günlerde sosyal medyada dolaşıma sokulan ve “Türkiye’ye BioNTech aşısı hiç gelmedi, Pfizer Türkiye’ye aşı satmadı” şeklinde özetlenebilecek iddialar yanlıştır, bu iddialar bilimsel gerçeklerle, hukuki mevzuatla ve kamuya açık verilerle açık biçimde çelişmektedir. Bu söylemler, pandemi döneminde uygulanan aşı tedarik ve onay süreçlerinin bilinçli ya da bilinçsiz biçimde yanlış yorumlanmasına dayanmakta ve toplumda ciddi bir bilgi kirliliğine neden olmaktadır.
Pandemi koşullarında COVID-19 aşıları, yalnızca Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde klasik ruhsatlandırma süreçleri dışında, “acil kullanım onayı” ya da “şartlı ruhsat” mekanizmalarıyla kullanıma girmiştir. Bu uygulama, olağanüstü halk sağlığı koşulları için uluslararası hukuk ve bilimsel otoriteler tarafından kabul edilmiş bir yöntemdir. ABD’de FDA, Avrupa’da EMA ve İngiltere’de MHRA, BioNTech-Pfizer aşısı dahil olmak üzere COVID-19 aşılarını ilk aşamada bu mekanizmalarla onaylamıştır. Dolayısıyla herhangi bir resmi belgede klasik ruhsat ifadesinin yer almaması, aşının ülkeye gelmediği ya da uygulanmadığı anlamına gelmemektedir.
Türkiye’de 2021 yılından itibaren milyonlarca kişiye uygulanan aşı, BioNTech tarafından geliştirilen ve üretim ve dağıtım süreçleri Pfizer ile ortak yürütülen BNT162b2 kodlu mRNA aşısıdır. Bu aşının Faz 3 klinik çalışma sonuçları New England Journal of Medicine gibi dünyanın en saygın bilimsel dergilerinde yayımlanmış, etkinliği ve güvenilirliği yüzlerce bağımsız çalışma ile doğrulanmış ve dünya genelinde milyarlarca doz BNT162b2 mRNA aşısı güvenli bir şekilde uygulanmıştır.
“Pfizer Türkiye’ye aşı satmadı” şeklindeki iddia ise teknik olarak yanıltıcıdır.
BioNTech aşısı, BioNTech-Pfizer ortak ürünü olup, ülkeler arasında tedarik sözleşmeleri bazen Pfizer, bazen doğrudan BioNTech ile yapılmıştır. Bu durum ticari ve hukuki bir ayrımdır; aşının içeriğini, biyolojik özelliklerini ya da etkinliğini değiştiren bir unsur değildir. Ülkemizde bu sözleşme direkt BioNTech firmasıyla yapılarak aşılar sağlanmış, kullanılan aşının içeriği, üretim süreci, seri numaraları ve saklama koşulları kayıt altına alınmış ve denetlenmiştir. Türkiye’de milyonlarca doz BioNTech aşısı, binlerce sağlık çalışanı tarafından bizzat uygulanarak, kime, hangi tarihte, hangi seriden, kaç doz yapıldığına dair tüm bilgiler de kayıt altına alınmıştır.
Sosyal medyada paylaşılan bazı resmi belgeler ise bağlamından koparılarak yorumlanmaktadır. Bu belgeler çoğunlukla ithalat izni, ticari ruhsat ya da klasik pazarlama izni gibi teknik süreçlere ilişkindir. Pandemi döneminde uygulanan acil kullanım onayı, bu belgelerin dışında ve üzerinde bir düzenlemedir. Dolayısıyla tekil bir belgenin varlığı ya da yokluğu, aşının uygulanmadığına dair kanıt olarak sunulamaz.
Sonuç olarak, “Türkiye’ye BioNTech aşısı gelmedi” iddiası doğru değildir ve bilimsel verilerle, hukuki mevzuatla ve sahadaki milyonlarca dozluk uygulama gerçeğiyle örtüşmemektedir. Bu tür söylemler, toplum sağlığını doğrudan ilgilendiren bir konuda bilgi kirliliği yaratmakta, aşı tereddüdünü beslemekte ve bilimsel gerçekleri politik polemiklerin konusu haline getirmektedir. Aşılar gibi toplum sağlığını yakından ilgilendiren konularda iddialı açıklamalarda bulunmadan önce konunun uzmanı bilim insanlarından, ilgili meslek kuruluşlarından görüş alınmasının hayati önemi olduğunu hatırlatmak isteriz.
KLİMİK Derneği Yönetim Kurulu