Şifremi Unuttum

KLİMİK Derneği’nden B.1.1.529 Varyantıyla İlgili Bilgilendirme Metni ve Öneri

26 Kasım 2021

Bilindiği üzere beta varyantı Güney Afrika’da ortaya çıkmış ve ülkede ikinci dalgaya yol açmıştı. Beta varyantı gerilerken, daha alfa varyantı baskın hale gelemeden delta varyantı girmiş ve üçüncü dalgaya yol açmıştı. Güney yarımkürede oluşundan dolayı ülke Eylül ayı itibariyle bahar aylarına girmiş ve infeksiyon sayıları tüm ülkede günde 100 yeni vakaya kadar gerilemiş durumdaydı. Son 2-3 hafta içerisinde ise başta Guatang olmak üzere Güney Afrika’nın bazı şehirlerinde önce vaka kümelenmeleri, sonra vaka sayılarında çok hızlı bir artış gözlenmiştir.

Botswana, Güney Afrika ve Güney Afrika’dan Hong Kong’a dönen bir kişiden izole edilen üç kökenin genom analizlerinin sonucunda bunların yeni bir varyant oldukları saptanmış ve kısa sürede bu yeni varyant B.1.1.529 olarak adlandırılmıştır. Aynı süre içinde Güney Afrika’da özellikle vaka artışı yaşanan şehirlerden 77 kökenin dizi analizi sonucunda bunların da B.1.1.529 oldukları anlaşılmıştır. Son üç hafta içerisinde bazı şehirlerde günlük PCR test pozitiflik oranının %1 civarından %30’a fırlamış olmasından dolayı tüm Güney Afrikalı bilim insanları ve Sağlık Bakanlığı durumu basın açıklaması ile paylaşmışlar ve yeni bir kaygı verici varyant (VOC) olasılığı karşısında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nü uyardıklarını belirtmişlerdir. Günlük vaka sayısı ülkede birkaç gün içinde 100’lü rakamlardan hızla yükselerek 3000’e yaklaşmıştır (Şekil 1, 2, 3).

Hong Kong’da saptanan kişiden hava alanında bulaşmanın söz konusu olduğu ikinci bir vaka daha bildirilmiştir. İsrail Sağlık Bakanlığı’ndan bugün (26.11.2021) yapılan açıklamada Malawi’den dönen bir kişide B1.1.529 varyantı saptandığı, yurt dışı seyahat öyküsü olan iki şüpheli vakanın da bulunduğu; vakaların üçünün de aşılı olduğu belirtilmiştir. Botswana’dan bildirilen vaka sayısı 4’e çıkmıştır. Botswana’daki vakalar seyahat öncesi yapılan testleri pozitif olan, dördü de aşılı kişilerdir (Şekil 4).

Yapılan açıklamalarda virusun bugüne kadar bilinen tüm varyantlardan farklı bir mutasyon profiline sahip olduğu bilgisi paylaşılmıştır. Yeni varyant en kritik yapısal proteini olan tutunma proteininde (S proteini) 32 tane amino asit değişikliğine uğramış görünmektedir. Yeni varyantın bugüne kadar ata kökenden evrimsel açıdan en fazla uzaklaşmış varyant olduğu açıkça görülmektedir (Şekil 5). Henüz VOC olarak tanımlanmamış olmakla birlikte, B.1.1.529 varyantı diğer VOC’ların kritik amino asit değişikliklerinin yanı sıra S proteinin ACE-2’ye bağlanma bölgesi ile antijenik özellikleri açısından kritik diğer kısımlarında daha fazla sayıda değişikliğe uğramıştır. Yapılan tahminler virusun bağışık yanıttan ve tedavi/profilaksi amacıyla kullanılan SARS-CoV-2’ye özgü monoklonal antikorlardan kaçma yeteneğinin yüksek olabileceği yönündedir. Ayrıca virus, bulaşıcılığı açısından kritik olan furin kesme bölgesinde de diğer varyantlardan farklı olarak iki amino asit değişikliğine sahiptir. Antijenik özellikleri açısından kritik bir diğer bölge olan NTD bölgesinde ise bazıları diğer VOC’larla ortak olan değişiklik ve delesyonlara ek olarak olasılıkla insan/primat m-RNA’sı kaynaklı bir insersiyon da söz konusudur (Şekil 6). Elli civarında amino asit değişikliği içeren yeni varyantın N bölgesinde de replikasyon kapasitesini arttırdığı bilinen iki amino asit değişikliği bulunmaktadır. Ayrıca diğer yapısal olmayan proteinlerin bazılarındaki amino asit değişikliklerinin de inteferon yanıtlarından kaçma yeteneğini artırmış olabileceği tahin edilmektedir. Virusun biriktirmiş olduğu mutasyonların bu kadar çok olmasından dolayı olasılıkla bağışıklık sorunu olan bir kişideki (ülkedeki HIV prevalansi göz önüne alındığında iyi kontrol edilmemiş bir HIV infeksiyonu olan bir kişi olabilir) uzamış SARS-CoV-2 infeksiyonu sonucu ortaya çıkmış olabileceği düşünülmektedir.

Güney Afrikalı bilim insanları yaptıkları açıklamalarda sahadaki ilk gözlemlerinin bu varyantın delta varyantından daha bulaşıcı ve bağışıklıktan kaçabilme yeteneğinin daha yüksek olabileceği yönünde olduğunu belirtilmişlerdir. Virusun bu özellikleri laboratuvar ortamında da yoğun bir şekilde incelenmeye başlamıştır. Nitekim Hong Kong’daki vakanın tutulduğu karantina otelinde yapılan incelemelerde çevre örneklerinde yeni varyantın yüksek oranda saptanmış olduğu ve bunun da yüksek bulaşıcılık yeteneği konusundaki şüpheleri güçlendirdiği paylaşılmaktadır.

Yeni varyant rutin laboratuvarlarda PCR testi ile kolaylıkla ayırtedilebilmekte ve saptanan kökenler “varyant şüpheli” olarak tanımlanabilmektedir. Bu da varyantın toplum içindeki yayılma hızının izlenmesini kolaylaştıracaktır. Bugün Güney Afrikalı bilim insanları ve yetkilileri ile DSÖ varyant çalışma grubunun toplanarak varyant ile ilgili (VOC ya da gözetim altına alınması gereken varyant – VOI) resmi sınıflamanın yapılması ve büyük olasılıkla da “varyant nü” olarak tanımlanması beklenmektedir.

Varyantın virulansı ile ilgili henüz herhangi bir veri bulunmamakla birlikte, yukarıda sıralandığı üzere bugüne dek en çeşitli ve ürkütücü boyuttaki mutasyon profilinden dolayı B.1.1.529 Güney Afrika’da mercek altına alınmış durumdadır. Varyantın ne boyutta bir tehdit potansiyeli olduğuna dair daha sağlıklı bilgi ve veriler kısa süre içerisinde elde edilecektir. Bununla birlikte ilk göstergeler pekçok bilim insanı ve sağlık otoritesi tarafından ciddi boyutta kaygı verici olarak değerlendirildiğinden bazı ülkeler önlem almaya başlamışlardır. Bazı ülkeler Güney Afrika ve komşu ülkelerine uçuş yasağı ve bu ülkeden gelenlere karantina zorunluluğu getirmişlerdir. En kötü durum senaryosu göz önünde bulundurulduğunda, tüm dünyada yeniden hızla yayılan, aşıların etkisinden kaçabilen yeni bir dalgaya yol açabilme potansiyelinden dolayı varyantın başka ülkelere yayılmadan ilk çıktığı yerlerde kontrol altına alınması büyük bir önem taşımaktadır. Nitekim Güney Afrika, yeni varyantın kontrol altına alınması için gerekecek önlemlerin maliyetinin altından ülke olarak tek başına kalkamayacağını, bu konuda tüm dünyanın desteğine ihtiyacı olduğunu açıklamıştır.

Salgının kontrol altında tutulmasında, gerekli önlemlerin zamanında alınmasının kritik önem taşıdığı açıkça görülmüştür. Bu nedenle, yukarıda açıklanmış olan, başta aşıdan ve antikor tedavilerinden büyük oranda kaçabilmek gibi oldukça tehlikeli durumlara yol açma potansiyeli bulunan B.1.1.529 varyantının ülkemize girişinin ve girmesi halinde yayılmasının önlenmesi için gereken önlemlerin hızla uygulamaya konulması gereklidir. Bu bağlamda, son iki hafta içerisinde Güney Afrika ve komşu ülkelerinden ya da bu ülkelerle bağlantılı uçuşlar aracılığı ile ülkemize giriş yapan kişilerin tespit/test edilmesi ve karantina altına alınması doğru bir yaklaşım olacaktır.


Şekil 1. B.1.1.529 varyantının Güney Afrika’da hızla baskın hale gelmesi (Ancak delta infeksiyonlarının insidansının düşük olmasından dolayı bu gözlem varyantın bulaşıcılık yeteneği konusunda yanıltıcı olabilir ve varyant delta infeksiyonlarının insidansının yüksek olduğu yerlerde bu kadar hızlı yayılarak baskın hale gelmeyebilir.)


Şekil 2. Güney Afrika’nın bazı şehirlerinde son günlerdeki ani vaka yükselişleri.

 


Şekil 3. İlk gözlemler yeni varyantın artış hızının beta ve delta varyantlarına kıyasla çok daha yüksek olabileceğini gösteriyor.

 


Şekil 4. B.1.1.529 saptanan ülkeler.

 


Şekil 5. Yeni varyantın, ata kökenden evrimsel açıdan en fazla uzaklaşmış varyant olduğu açıkça görülmektedir.

 


Şekil 6. B1.1.529’un mutasyon profili

 

Klimik Derneği Yönetim Kurulu

Not: B.1.1.529 varyantıyla ilgili bu detaylı bilgilendirme metninin hazırlanmasına verdiği çok kıymetli ve yoğun katkıları nedeniyle Prof. Dr. Kenan Midilli’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.