Haber

COVID-19’un Son Durumu ile İlgili KLİMİK Derneği Bilgi Notu

Pandemik dönemin ardından COVID-19, diğer viral solunum yolu infeksiyonları arasında yerini almış olmakla birlikte halen mevsimsel özellik göstermemekte, hem yaz hem de kış pikleriyle seyretmektedir. Son günlerde bazı basın organlarında ve sosyal medyada, yeni bir varyantın ortaya çıktığı ve hızlı yayıldığına ilişkin haberlerin yer alması üzerine bu bilgi notunun paylaşılmasına gerek duyulmuştur.

Küresel ölçekte değerlendirildiğinde DSÖ verilerine göre Amerika ve Avrupa’dan 37 ülkede COVID-19 vaka sayılarında %10’un üzerinde artış saptanmıştır. 11 Ağustos–7 Eylül 2025 döneminde 33 ülkeden 10 964 hastaneye yatış ve 29 ülkeden 374 yoğun bakım yatışı bildirilmiştir.

COVID-19’a bağlı ölümler Amerika, Avrupa ve Güneydoğu Asya’dan 11 ülkede %10’un üzerinde artış göstermiştir. Ağustos 2025’te bildirilen ölümlerin %88’i 65 yaş ve üzeri bireylerde gerçekleşmiştir.

T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün Solunum Yolu Virusları Sürveyans Raporlarına göre, ülkemizde 2025 yılında Ağustos ortalarından itibaren SARS-CoV-2 infeksiyonları artış göstermiştir. 1–7 Eylül 2025 tarihlerine ait verileri içeren son raporda influenza benzeri hastalık semptomları ile aile hekimlerine başvuran hastalardan alınan 31 numunenin 13’ünde (%41.9) solunum yolu virusu saptanmış, bu virusların %46.2’sini SARS-CoV-2 oluşturmuştur.

Ağır akut solunum yolu infeksiyonu nedeniyle yatan hastalardan alınan 32 numunenin 11’inde (%34.4) solunum yolu virusları tespit edilmiş, bu virusların %45.5’inin SARS-CoV-2 olduğu belirlenmiştir.

Son günlerde basında ve sosyal medyada “Frankenstein” varyantı olarak da adlandırılan ve çok hızlı yayılım gösteren bir SARS CoV-2 varyantı olan XFG varyantıyla ilgili haberler yer almıştır. “Stratus” olarak da adlandırılan XFG varyantına aynı zamanda “Frankenstein” denilmesinin nedeni, Omikron kökenli LF.7 ile LP.8.1.2’nin rekombinantı olmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nce “izlem altındaki varyant” (VUM) statüsünde değerlendirilmektedir. İlk örnekleri 27 Ocak 2025’te saptanan XFG, 2025 ilkbahar–yaz döneminde varyantlar arasındaki oranını hızlı biçimde artırmış, ülkemiz dahil tüm dünyada tanımlanmış ve Eylül başı itibariyle tüm sekansların %70’ini oluşturmuştur.

XFG, küresel olarak dolaşımda olan varyantlara kıyasla hızla yayılmaktadır. Ancak, XFG, LP.8.1’e göre sadece marjinal düzeyde ek bağışıklık kaçışı sergilemektedir. XFG’nin etkili olduğu bazı Güney Doğu Asya ülkelerinde vaka ve hastaneye yatış sayılarında artış bildirilmiş olsa da ilgili hastalığın ciddiyetinin diğer dolaşımdaki varyantlara kıyasla daha yüksek olduğunu gösteren herhangi bir rapor bulunmamaktadır. Var olan kanıtlar XFG’nin şu anda dolaşımda olan diğer SARS-CoV-2 varyantlarına kıyasla ek bir toplum sağlığı riski oluşturmadığını göstermektedir.

Tanısal açıdan XFG’ye özgü bir PCR ya da hızlı antijen testi duyarlılık kaybı bildirilmemiştir. COVID-19 için rutin ve genomik sürveyansa devam edilmesi önemlidir. Antiviral tedaviler yönünden nirmatrelvir/ritonavir ve remdesivir için XFG’ye özel etkinlik kaybını gösteren veri bulunmamaktadır; dolayısıyla yüksek riskli hastalarda erken test-erken antiviral yaklaşımı güncel kılavuzlara uygun şekilde sürdürülmelidir.

SARS-CoV-2’nin “spike” proteininde devam eden mutasyonlar, aşı formülasyonlarının düzenli olarak güncellenmesini ve riskli grupların bu yeni aşılarla belli aralarla aşılanmasını zorunlu kılmaktadır. DSÖ COVID-19 Aşı Bileşenleri Teknik Danışma Grubu (TAG-CO-VAC)’nun önerileri doğrultusunda 2022 yılından itibaren hemen hemen her yıl bivalan veya monovalan olmak üzere yeni antijen içeren COVID-19 aşıları üretilmeye başlanmış olup, en son 2025-2026 sezonu için önerilen ve üretilen aşılarda monovalan Omikron JN.1 veya LP.8.1 suşları yer almıştır. Yeni suşları içerecek şekilde güncellenebilen aşılar genel olarak mRNA ve protein temelli aşılar olmuştur. Ülkemizde orijinal suşu veya bileşenlerini içeren SARS-CoV-2 aşıları (inaktive virus veya mRNA temelli) pandemi sürecinde yaygın olarak kullanılmıştır. Ancak ilerleyen süreçte uygulanması gereken, içeriği yenilenmiş aşıların hiçbiri ülkemizde erişilebilir olmamıştır. Bu durum, özellikle >75 yaş, bağışıklığı baskılanmış ve birden fazla komorbiditesi olanlar gibi halen COVID-19 nedeniyle hastaneye yatma ve ölüm riski taşıyan grupların korunmasını güçleştirmektedir.

Sonuç olarak, COVID-19 Ağustos ayından beri ülkemizde aktivasyonunu artırmıştır. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, tad/koku alma kaybı gibi viral solunum yolu infeksiyonu düşündüren semtomlarla başvuran olgularda ayırıcı tanıda COVID-19’un akla getirilmesi, ağır COVID-19 açısından riskli olan gruplardaysa kesin tanı için test yapılarak antiviral açısından değerlendirme yapılması akılcıdır. Ayrıca ülke çapında yapılmakta olan COVID-19 ve grip dahil viral solunum yolu infeksiyonları surveyansının ve genomik sürveyansın genişletilerek devam etmesi ülkemizde bu infeksiyonların yol açtığı olumsuz sonuçlardan toplumu korumak açısından son derece önemli ve gereklidir. Gerek COVID-19’dan gerekse gripten kişisel olarak korunmada, öncelikle virus aktivitesinin artığı dönemlerde olmak üzere kapalı/kalabalık ortamlarda maske kullanılması, bu tür ortamlarda yeterli havalandırmanın sağlanması ve el hijyenine özen gösterilmesi de yararlıdır. Hasta kişilerin, ateş düşene ve semptomlar gerileyene kadar evde kalması infeksiyonun yayılımını engellemek açısından önemlidir. Bilimsel öneriler doğrultusunda, ülkemizde güncel varyantlara karşı etkili olan COVID-19 aşılarının temini ve risk gruplarının erişimine sunulması sağlık politikalarında önceliklendirilmelidir.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu yazılar da ilginizi çekebilir

Daha Fazla Haber